Sanatla iç içe etkinlikleriyle bölgenin cazibe merkezi olan Grand Hyatt İstanbul, Ressam Samantha Louise Emery, Ressam Dilek Uzunoğlu Örs ve Heykeltıraş Aslışah Erdem’in eserlerinden oluşan karma bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Sergi 31 Ağustos tarihine kadar Grand Hyatt İstanbul’da görülebilir.
İstanbul’un merkezinde heyecan verici şehir hayatını dinlendirici bir inziva ile harmanlayan Grand Hyatt İstanbul, sanatla iç içe etkinlikleriyle de bölgenin cazibe merkezi olmaya devam ediyor. Ressam Samantha Louise Emery bilinçdışının gücünü öne çıkaran sürrealist eserleri, Dilek Uzunoğlu Örs’ün yaz aylarında bir araya gelen ateş ve suyun karşıtlığını yansıtan eserleri ile Aslışah Erdem’in mermerit döküm ve taş heykelleri Grand Hyatt İstanbul’da düzenlenen bir sergiyle sanatseverlerle buluştu. Üç özgün sanatçıyı bir araya getiren sergi, 31 Ağustos tarihine kadar Grand Hyatt İstanbul’da görülebilir.
Sürreal bir perspektiften bilinçaltının gücü
İngiltere’de doğup, Kanada’da yetişmiş Türkiye’de yaşayan bir çağdaş multimedya sanatçısı olan Samantha Louise Emery, sergide yer alan yağlı ve akrilik tablolarıyla doğanın ve kadının içindeki güzellik ve feminen ruha olan tutkusunu yansıtıyor. Sanatçı, sanatseverlere mistik ritimleri her tuvalde tonlar ve konturlar yoluyla keşfetme imkanı sunuyor.
Son dönemde yaratıcı enerjisini, kadınların pozitif güçlerini temsil eden IKONA projesine yönlendiren Emery, aynı zamanda feminen ilhamlı rüyalardaki bilinçaltının gücünü öne çıkaran yağlı ve akrilik sürreal tablolar da üretiyor.
Ateş ve suyu karşı karşıya getiren özel seçki
Dilek Uzunoğlu Örs’ün Grand Hyatt İstanbul ziyaretçileri için özel olarak hazırladığı seçki, doku ve renkten, kullanılan malzemeye kadar yaz aylarındaki karşıtlığı yansıtıyor. Sanatçı “Yaz olunca her insan ateşini söndürmek için denize, suya ulaşmaya çalışıyor. Bu özel yaz koleksiyonda ateş ve su karşılaşacak” diyor.
Ellerin ve parmakların ifade gücünü yansıtan sıra dışı heykeller
Hayatı ve eserlerini sürreal bir pencereden yorumlayan Aslışah Erdem, insan yaşamını konu alarak, duyguları el ve tavşan formu üzerinden sanatseverlere aktarıyor. Duyguyu eserlerine yansıtırken portreden, mimiklerden, insan bedeninin detaylarından uzaklaşıp, ellerin ve parmakların ifade gücünü kullanan sanatçı, “Bedenimiz üzerinde ellerimizin duygu ve düşüncelerimizi somut olarak temsil edebilen, birer kukla gibi olduğunu düşünüyorum. Duyguyu izleyiciye aktarmak için portreden, mimiklerden, insan bedeninin detaylarından uzaklaşıp, ellerin ve parmakların ifade gücünü kullanıyorum” diyor. Aslışah Erdem üretim sürecini ise şöyle anlatıyor: “Üretim sürecim insan yaşamındaki duygusal problemleri çözdüğüm bir denklem benim için. Üretim pratiğimde; içimde yaşadığım duyguları dışarıda arayıp, bulduklarımı inceleyerek önce konuyu analiz ediyorum. Sonrasında problemi dışardan içeriye doğru çözümleyerek somutlaştırıyorum. Heykellerim ise çıkan sonuç oluyor.”
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı